Güncel , Gündem , Son Dakika Haberleri

1032_1

Birkaç gün daha o evde adamla kalmış, adam kendisine yemekler pişirmiş yaralarına merhem sürüp ilaçlar içirip iyileşmesini sağlamıştır

Bir gün adam dışarı çıkmış Cevriye evde kalmıştır. Masanın üstündeki kitaplara bakar , daktilo ile yazılanları okur, yazılanlar çok hoşuna gider

bayağı etkilenir. Bunları o yazmış olmalı, ne kadar duygulu şeyler yazmış, ne kadar ince ruhlu birisi diye düşünür.Bugüne kadar tanıdığı erkeklerden çok değişik üstelikte baya yakışıklı ve çekici diye düşünür.

Cevriye içersinden kendi kendisine ne o adama aşık mı oluyorum yoksa der.

Aşık olsam da oda beni sever mi ki der.

Böyle düşünceler içersinde iken akşam olmak üzeredir adam hala gelmemiştir, adamı merak etmeye başlamıştır.Kendi kendisine mırıldanarak ilk defa bir erkeği bu tür merak ediyorum, aşk bumu acaba der .

Cevriye bu hisler içersinde iken kapı açılır gelen o adamdır. Telaşlı bir şekilde selam verip içeri giren adam valizini çıkarıp eşyalarını amacıylae koymaya başlar.

Cevriye sorar ne o acilen bir yere mi gideceksin nedir bu telaşın

Adam evet gidiyorum bir daha görüşemeyiz belki der.
Cevriye nereye diye sorar

Adam çok uzaklara diye yanıt verir.

Cevriye ya ben ne olacağım diye sorar.

Adam ben bu evin bir aylık kirasını vermiştim istersen bir ay burada kalabilirsin der.

Adam valizin toplamıştır telaşlı bir şekilde kapıya doğru yönelir

“Cevriye ye hoşça kal küçüğüm kendisine iyi bak” der ve kapıda çıkıp merdivenlerden süratle inerek sokağa çıkar, Cevriye pencereden adamın arkasından sokaktan kaybolana kadar üzgün gözlerle bakar.

Cevriye hiç bu kadar kendin yalnız hissetmemiştir, yaşamında hiç bir erkek kendisini bu kadar etkilememiştir.

Böyle kederler içersinde akşam yemeği bile yemeden yatağın amacıylae ağlayarak sabahı zor etmiştir…

Cevriye bundan sonra iyileştiğini ait bulunduğu İstanbul sokaklarına geri dönmesi gerekliliğini düşünerek evden çıkar Tarlabaşından Taksime doğru yürüyüp Emek sinemasın yanındaki kitapçının önünden geçerken gözü gazete standlarına takılır.
Gazetenin birisinde o adamın çok büyükte bir resminin görüp tam sayfa Vatan Haini NAZIM HİKMET Rusya ya Firar etti yazısını okur ve bulunduğu yere çöküp kalır…

Hikaye bu tür bitiyor…ANCAK;

Fosforlu Cevriye nin yazarı Suat Derviş bu Romanında insan sevgisinin toplum dışına itilmiş bir fahişeyi nasıl değiştirdiğini başarı ile anlatır. Bu Romanda asıl merak edilen kişi, eserin ana kahramanı adamdır.

Adı bile bilinmeyen bu esrarengiz kişi, yeraltında kaçak yaşam sürdüren bir devrimci, aranan siyasal bir suçludur. Hayatta kalmak amacıyla fahişelik yapan Cevriye’ye yaşamında hiçbir erkek, kendisine siz diyen, saygı gösteren bu adam gibi davranmamıştır.

Bazı incelemeciler bu adamın Nazım Hikmet bulunduğunu söylese de Zihni Anadol, “Hayır, Nazım Hikmet değildi, Reşat Fuat Baraner’di. Vaka gerçekti.

Suat ablanın bizlere söylediği bir gerçektir” demektedir.

Olsun ha NAZIM olmuş

ha REŞAT olmuş..

Her gün bir KADINIMIZIN kör bir bıçağa kör bir kurşuna gittiği bu zamanlarda özlediğimiz bir ERKEK değil mi..

DELİKANLI..

ADAM..

Kadının ETİNİN peşinde olmayan..

Yüreği olan ADAMLARDAN değil mi..

Sonra ki Sayfa !!!

Okumaya devam etmek için yukarıda ki görsele t'klay'n ve ilerleyiniz >>>
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

CEVRİYE’NİN HAYATI

Birkaç gün daha o evde adamla kalmış, adam kendisine yemekler pişirmiş yaralarına merhem sürüp ilaçlar içirip iyileşmesini sağlamıştır

Bir gün adam dışarı çıkmış Cevriye evde kalmıştır. Masanın üstündeki kitaplara bakar , daktilo ile yazılanları okur, yazılanlar çok hoşuna gider

bayağı etkilenir. Bunları o yazmış olmalı, ne kadar duygulu şeyler yazmış, ne kadar ince ruhlu birisi diye düşünür.Bugüne kadar tanıdığı erkeklerden çok değişik üstelikte baya yakışıklı ve çekici diye düşünür.

Cevriye içersinden kendi kendisine ne o adama aşık mı oluyorum yoksa der.

Aşık olsam da oda beni sever mi ki der.

Böyle düşünceler içersinde iken akşam olmak üzeredir adam hala gelmemiştir, adamı merak etmeye başlamıştır.Kendi kendisine mırıldanarak ilk defa bir erkeği bu tür merak ediyorum, aşk bumu acaba der .

Cevriye bu hisler içersinde iken kapı açılır gelen o adamdır. Telaşlı bir şekilde selam verip içeri giren adam valizini çıkarıp eşyalarını amacıylae koymaya başlar.

Cevriye sorar ne o acilen bir yere mi gideceksin nedir bu telaşın

Adam evet gidiyorum bir daha görüşemeyiz belki der.
Cevriye nereye diye sorar

Adam çok uzaklara diye yanıt verir.

Cevriye ya ben ne olacağım diye sorar.

Adam ben bu evin bir aylık kirasını vermiştim istersen bir ay burada kalabilirsin der.

Adam valizin toplamıştır telaşlı bir şekilde kapıya doğru yönelir

“Cevriye ye hoşça kal küçüğüm kendisine iyi bak” der ve kapıda çıkıp merdivenlerden süratle inerek sokağa çıkar, Cevriye pencereden adamın arkasından sokaktan kaybolana kadar üzgün gözlerle bakar.

Cevriye hiç bu kadar kendin yalnız hissetmemiştir, yaşamında hiç bir erkek kendisini bu kadar etkilememiştir.

Böyle kederler içersinde akşam yemeği bile yemeden yatağın amacıylae ağlayarak sabahı zor etmiştir…

Cevriye bundan sonra iyileştiğini ait bulunduğu İstanbul sokaklarına geri dönmesi gerekliliğini düşünerek evden çıkar Tarlabaşından Taksime doğru yürüyüp Emek sinemasın yanındaki kitapçının önünden geçerken gözü gazete standlarına takılır.
Gazetenin birisinde o adamın çok büyükte bir resminin görüp tam sayfa Vatan Haini NAZIM HİKMET Rusya ya Firar etti yazısını okur ve bulunduğu yere çöküp kalır…

Hikaye bu tür bitiyor…ANCAK;

Fosforlu Cevriye nin yazarı Suat Derviş bu Romanında insan sevgisinin toplum dışına itilmiş bir fahişeyi nasıl değiştirdiğini başarı ile anlatır. Bu Romanda asıl merak edilen kişi, eserin ana kahramanı adamdır.

Adı bile bilinmeyen bu esrarengiz kişi, yeraltında kaçak yaşam sürdüren bir devrimci, aranan siyasal bir suçludur. Hayatta kalmak amacıyla fahişelik yapan Cevriye’ye yaşamında hiçbir erkek, kendisine siz diyen, saygı gösteren bu adam gibi davranmamıştır.

Bazı incelemeciler bu adamın Nazım Hikmet bulunduğunu söylese de Zihni Anadol, “Hayır, Nazım Hikmet değildi, Reşat Fuat Baraner’di. Vaka gerçekti.

Suat ablanın bizlere söylediği bir gerçektir” demektedir.

Olsun ha NAZIM olmuş

ha REŞAT olmuş..

Her gün bir KADINIMIZIN kör bir bıçağa kör bir kurşuna gittiği bu zamanlarda özlediğimiz bir ERKEK değil mi..

DELİKANLI..

ADAM..

Kadının ETİNİN peşinde olmayan..

Yüreği olan ADAMLARDAN değil mi..

POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
SON DAKİKA